(Sayfa: 18) Vathi Beach


13 Ağustos 2017, Pazar



Hava çok esmese de, rüzgara açık bir koyda geceleyince solugan rahatsız ediyor. Özellikle de ikinci kaptanı… Hal böyle olunca, biz de “Tebdili mekanda ferahlık vardır” deyip topluyoruz demirimizi Chrisi Akti’den, kahvaltı bile etmeden. İstikamet gündoğusuna kapalı Vathi Beach, mesafe 4,5 deniz mili.


Bir saatlik makine seyri ardından çıpamızı Vathi Beach’in zümrüt yeşili sularına bıraktığımızda saat 11:50 olmuş bile.  ( 40.745045°, 24.767172° )  Demiri kontrol etmek için dalıyorum; tutmuş ama gece rahat uyunacak kadar değil. Koy küçük olduğundan demir tazelemek de manasız. Hava şimdilik sakin nasılsa…


Zamanı geldi deyip kahvaltı soframızı kuruyoruz havuzluğa. Açık havada da ne yeniyor! Arılarla paylaşıyoruz kahvaltı keyfimizi, mecbur! Ne de olsa biz yolcuyuz bu adada, onlar hancı. 


Kahvaltıdan sonra altımızdaki zümrüt suların tadını çıkartmaya başlıyoruz uzun uzun. Yüzmek ne iyi geliyor! Keşif turu atmak için karaya çıkıyoruz yüzerek. Adına Vathi Beach demişler ama aslında ne bir plaj, ne bir işletme, ne bir tesis var burada. Yemyeşil çam ağaçları ile çevrili küçük bir kumsal sadece. Kumsalın ardında da, eskiden küçük bir otel veya bir pansiyon olan terk edilmiş iki katlı bir bina. Koyda bizden başka 3-5 tekne daha demirde. Zaten başka da almaz. Kumsalda havlusunu sermiş 3-5 kişi. Tam kafa dinlenecek yer; doğanın koynunda sükunet…


Bir iki tur teknesi geliyor yüzme molası için, bir iki de kiralık yelkenli. Bilmeyenin gelmediği bir yer gibi burası. Zaten karayolu da yok buraya kadar gelen. Son birkaç yüz metreyi yürümeyi göze alırsanız, toprak bir yol var sadece belli bir yere kadar inen. Belki de ondan bu kadar doğal kalmış, kim bilir? Tekneye dönerken, bu sefer de yüzerek keşfe çıkıyoruz tüm koyu. Zümrüt yeşili suların keyfini sürüyoruz… 


Yüzmekten yorulunca havuzlukta kitap-kahve keyfine başlıyoruz bu defa. Ne tuhaf! Koca kış okuduğu kitaptan çok daha fazlasını okuyor insan şu kısacık seyir boyunca. Gerçekten hayat gailesi mi acaba bunun sebebi, yoksa zamanım yok diye kendimizi mi kandırıyoruz?   


Birkaç saat sonra, bu sefer botla çıkıyoruz karaya. Sahilden başlıyoruz yürümeye, keşfetmeye. İyot kokusu çam kokusuna dönerken ormanın derinliklerinde kayboluyoruz. Etraf mis gibi çam. Ağaçların arasından koyun manzarası kartpostal gibi, harika! Birkaç fotoğraf çekmek şart oldu. Ne güzel bir coğrafya burası...


Akşama doğru herkes birer birer gidiyor, bir tek biz kalıyoruz. Şu hava durumuna bir daha bakmalı bu gece durumlar nasıl diye. Gece biraz sertleyecek gibi ama sabaha kadar gün doğusu gösteriyor. Herkes gittiğine göre çapariz verecek kimse de yok. Demiri tazeleyip gece burada kalsak olur gibi.


 Ama öyle olmuyor! 2-3 knot gündoğusu esen rüzgar havanın kararmasına 25 dakika kala bir anda yıldız-karayele drise edip 20-25 knotlara çıkınca Sanda’nın kıçını tehlikeli şekilde karaya yaklaştırıyor. Koy yıldıza alabildiğine açık! Demir tazelemekle uğraşacağımıza ani bir kararla demiri toplayıp 5 dakikada kendimizi koydan dışarı atıyoruz. Hemen kaçış rotalarımıza bir göz atıyorum; Thassos ana liman, Limenas, 4,5 mil. Hava kararıyor. Yolumuz en az bir saat. Normalde, bilmediğimiz denizlerde gece seyri yapmamayı, bilmediğimiz limanlara gece girmemeyi tercih ediyoruz ama…


Haritayı tekrar tekrar, dikkatle inceliyorum. Yolumuzun üzerinde bir koy daha var aslında. Karayele kapalı Makriammos. Bu havada, daha önce hiç girmediğimiz ana limana girmekten daha iyi bir fikir olabilir! Nasılsa yolumuzun üstü, geçerken bir bakar değerlendiririz diye Makriammos’a dümen tutuyoruz. Vardığımızda, karanlıkta bir tur atıp değerlendiriyoruz; demirde kalmak için yeterince geniş bir koy, derinlikler de müsait. Haritadan anlaşıldığına göre dip tamamen kum. En uygun yere, 4 metreye dikkatlice demirleyip güzelce seriyoruz zincirimizi. Demirimiz tornistan testinden de geçince geceyi burada geçirmeye karar veriyoruz. ( 40.769796°, 24.727579° )


Gece yarısına kadar gözüm sürekli bir demirde, bir rüzgar göstergesinde, bir hava durumunda. Neyse ki rüzgar gittikçe hafifleyip karayelden günbatısına drise etmeye başladı da gece demir nöbetine gerek kalmadan rahat uyuduk.  Sallantı mı? E biraz sallantı oldu tabii… 
















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder