(Sayfa: 01) Bakırköy - Saraylar



24 Temmuz 2017, Pazartesi



Saat 05:30; palamarı çözdüm hayırlısıyla…

           Aslında iki gün önce çıkmayı planlıyordum. Ama işlerimde ufak bir aksaklık buna müsaade etmedi. İkmaldi, hazırlıktı derken palamarı çözmek ancak bu sabah mümkün oldu. İkmal demişken, o da hiç kolay olmadı. Neticede bir ay sürecek bir seyre çıkıyoruz. Mazot, kullanma suyu, içme suyu, kumanya, kıyafetler, avadanlık derken kayıkta depolama alanı olabilecek her bir santimi doldurduk. Hatta kıç ambar sancak tarafta olduğundan, kayık bu dopdolu haliyle 3-5 derece sancağa yatık.

            Yalnız seyrediyorum. Sare’yle cuma günü Çanakkale’de buluşacağız. Yurtdışı çıkış işlemlerinden sonra seyre birlikte devam edeceğiz. Sonra ver elini Yunan. Ne diyelim; pruvamız neta olsun! 

Sabahın köründe palamarı çözüp denize açılmak, özellikle de uzun bir seyrin ilk günü ise, bana hep çok özel, çok anlamlı, çok heyecanlı gelmiştir. Bakırköy barınağından çıkarken de böyle hissediyorum yine. İçim kıpır kıpır… Ta ki mendireği dönüp Yeşilköy’e doğru koskoca koyun lağımla kaplandığını görene dek! Halkalı ve Ayamama dereleri, koskoca şehrin lağımını buradan denize döküyor. Ne kadar feci bir manzara, ne kadar feci bir durum! İçim acıyor! Bu şehir, bu deniz bize iyi bile dayanıyor! Yazık! Çok yazık!!!

            İstikamet Marmara Adası, Saraylar. Menzil 59 deniz mili. Rüzgar sıfır, hiç esmiyor. Yapacak bir şey yok, motora kuvvet, devam.

            Makine seyri, yelken seyri kadar keyifli olmuyor ama yine de en azından kafadan gelen rüzgara karşı da seyretmiyorum ya, buna da şükür. Bizim kayık küçük olduğundan seyir hızı da gayet mütevazı. Ortalama 5 knot giderse çok iyi. Altı falan pis iken hız 3 knotlara bile düşüyor ki, o zaman hiç çekilmiyor.  Tabii ki bu uzun seyir öncesi bakım işlerini hallettik. O yüzden suyun üzerinde süzülüşünü izliyorum şu an...

            Bakım işleri sırasında kuyruktaki tutyayı da bir elden geçirdim. Yerinden söküp iyice temizledim, zımparaladım, baktım ki hiçbir erime, aşınma yok yerine monte ettim. Bu tutyayı, yerine,  iki tane allen başlı civata sabitliyor. Hemen pervanenin göbeği önüne… Monte ederken de, Allah var, iyice sıktım civataları. Bakımdan sonra kayığı suya attık. Haftasına bir Çam Limanı yapalım dedik. Orda suya dalıp kayığın altına girince bir de ne göreyim, bizim tutyanın yerinde yeller esiyor! Pervanenin titreşiminden civatalar gevşemiş, tutya da deniz dibini boylamış olsa gerek. Yapılacak iş belli; o tutyanın yenisi alınacak, ama bu sefer titreşimden etkilenmeyecek şekilde monte edilecek yerine. E tabii bir tane tutya için kayığı tekrar karaya alacak değilim. Bu işleri kayık suda iken serbest dalış ile yapmam lazım. Ciğerlerime kuvvet!

           İyi de bu işi bulanık Marmara’da yapmak yerine, biraz bekleyip Ege’nin billur sularına çıkınca yapsam daha iyi olmaz mı? Kesinlikle!

            Geçen senelerde sürekli elektrik sıkıntısı çekince, harekete geçmeden önce bilgi sahibi olmak adına kış boyu “solar panel kapasite arttırım sorunsalı” ile ilgili bir yığın bilgi toplamıştım. Bir sürü fikir alışverişi sonunda mevcut panelleri söküp daha büyüklerini monte etmiştim. Bir yandan da bunu merak ediyorum şimdi; acaba bu sene artık elektrik sorun olmaktan çıktı mı? Bu gece hava kararınca anlarız bakalım yeni paneller işlerini tastamam yapıyor mu? 

           Saat 18:20. Saraylar’a vardım. Limanın hemen karşısında, yarım mil doğusundaki her zaman demirlediğim koya funda ediyorum demirimi. (40.658677°, 27.670187°) Şimdi önce bir yemek sonra da bir güzel çay zamanı. Şöyle yıldızların altında.... Çayımı içerken yarınki rotama çalışıyorum bir yandan. Bugün sadece seyir, tekne transferi yaptım. Yarın biraz aheste seyretmeyi, biraz gezmeyi planlıyorum. Acaba Avşa’ya mı gitsem yıllar sonra, yoksa hiç gitmediğim Paşa Limanı’nı mı görsem.

            Yatmadan akülerin voltajını kontrol ediyorum, bakalım paneller yeterli mi diye. O da ne; voltaj gayet düşük. Bu şekliyle, buzdolabı çalışmaya devam ederse, sabaha tüm aküler boşalır! Daha önce başıma geldi, ordan biliyorum! Çaresiz kapatıyorum buzdolabını. Ama moralim çok bozuluyor. Onca araştırma, fikir sorma, bilimsel yaklaşım, hesap, kitap… Sonuç; hezimet!  Nerde yanlış yaptım acaba? Hesap hatası mı yaptım, montajda bağlantı hatası mı? Sabah ola, hayrola…
           Yorgunluk bastırıyor. Erken yatsam iyi olacak… 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder