(Sayfa: 21) Limenas


16 Ağustos 2017, Çarşamba



Her güzel şeyin bir sonu var elbet. Bu seyrin de sonu geliyor yavaş yavaş. Vizelerimiz bitiyor. En geç cuma günü Yunan’dan çıkış yapmalıyız. İçimiz biraz buruk bu yüzden…


 Dün Kavala’yı baştan başa gezip bir iki fotoğrafı da sosyal medyada paylaşınca, yıllardır görüşemediğimiz bir arkadaşımızdan bir mesaj geldi. Onlar da dört kişi Thassos’a gelmişler. Tesadüfün iğne deliği! Akşam için sözleştik, buluşacağız… 


Thassos’taki son günümüz, iyi değerlendirmeli. Kahvaltı hazır olana kadar su ikmali yapıyorum. Tanklarımızı dolu tutmak önemli. Kahvaltıdan sonra da Limenas’ı geziyoruz biraz daha. Dün gece de epeyce gezmiştik, biliyoruz artık her yerini. Öğle sıcağı basmadan market alışverişini de yapıp kumanya ikmalini hallediyoruz. 


Yapılacak işler hallolduğuna göre bu sıcak havada kendimizi serin sulara atmayalım da ne yapalım! Hemen açıyoruz haritamızı, Thassos’un en popüler plajlarından La Scala Beach sadece 1,8 deniz mili mesafede olunca halatları çözüveriyoruz. Yarım saat olmadan La Scala Beach önüne demirlemiş, kendimizi serin sulara atmışız bile. (40.784370°, 24.672444°) Görünüşe bakılırsa burası diğerlerine göre biraz daha “beach club” havasında bir mekan. Kiralık jet ski ile gazlayanlar, kumsalda cibinlikli localar, küçük şemsiyeciklerle servis edilen havalı kokteyller, yüzünde epeyce bir makyaj olduğundan denize girmeyip plajda salınan kızlar…         


Akşama kadar denizin tadını çıkartıyoruz. Tam “artık dönsek mi” derken hava ufaktan esmeye başlıyor. Demiri toplayıp limana dönene kadar hava bindirdikçe bindiriyor. Yerimize aborda olup bağlandıktan hemen sonra ise iyiden iyiye patlıyor! Bir yandan koltukları kontrol ediyorum, bir yandan açmazlar ilave ediyorum Sanda’yı emniyete almak için. Havadan kaçıp limana sığınmaya gelen bir iki tekneye yardım ediyoruz, önümüzde bağlı Alman bayraklı teknenin sahibiyle. O da havadan kaçmış. Teknelerimize bakarak olurken sohbet ediyoruz ayak üstü. Aslında Yunan’mış ama yıllardır Almanya’da yaşıyormuş. Bütün kış “acı vatanda” çalışırken yaz gelse de memleketimin güzel coğrafyasında bir güzel gezsem diye bekleyen Almancılarımız gibi yani…


Bir kaç saat sonra hava sakinleyince randevu saatimize hazırlanıp Akgün’leri bekliyoruz. Ama Akgün aynı Akgün! Saatlerce bekletiyor yine. Bahanesi hazır nasılsa: kızlar hazırlanamadı bir türlü! 


Sahildeki tavernalardan birine oturuyoruz, soframız kuruluyor. Akgün ve eşi Betül, arkadaşları Tolga ve Didem ile üç günlüğüne gelmişler Thassos’a. Arabayla olunca üç günlük de gelinir tabii, biz üç günde Çanakkale’den çıkamıyoruz deyince, şaşırıyorlar. Tekneyle, denizlerde olmakla ilgili konuşuyoruz epeyce. Merakla sorular soruyorlar bir sürü. Sonra “Zor işmiş bu! Hem vaktimiz mi var ki! Bize göre değil…” diye kestirip atıyorlar.    


Bi hesaplıyoruz, yedi yıl olmuş Akgün’le görüşmeyeli. Gerçekten ayıp! Sen hayat gailesinden en yakın arkadaşlarınla bile yıllarca görüşeme, sonra elin adasında denk gel! Hayat ne garip! Sözler veriliyor karşılıklı, daha sık görüşeceğiz bundan böyle, diye. Hadi inşallah! 


Masadaki herkesin kafalar uyuşunca muhabbet de uzayıp gidiyor, keyifle. Aslında bıraksak sabaha kadar da uzar ama şafakla palamarı çözmemiz lazım…   


www.youtube.com (Youtube Kanalımızdaki Videoları İzlemek İçin Lütfen Tıklayın) 



       


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder