19 Ağustos
2017, Cumartesi
Sabah ezanına uyanıyorum. Özlemişim! Yunan sularında yirmi
günün ardından memlekete hoş geldik! Dün
akşam, Alexandroupoli’den çıkış yapıp 21 deniz mili seyrin ardından Sultaniçe
balıkçı barınağının ortasına demirlediğimizde hava kararmak üzereydi. (40.592765°,
26.124393°) Sabaha memlekette uyanmak iyi hissettiriyor.
“Yolumuz uzun” deyip gün doğmadan demiri topluyorum. Buradan
güneye, Çanakkale’ye dümen tutmalıyız aslında ama denizlerde olmanın verdiği heyecanı
bizimle paylaşan, bizi ısrarla yazlığına davet eden aile dostumuz Günay abinin
davetine icabet etmemek olmaz deyip Saros körfezinin en doğusuna kırıyoruz
dümeni. Mesafe 25 deniz mili.
Sakin bir makine seyrinde kitabıma dalmışken ikinci kaptan mahmur
gözlerle çıkageliyor. Uykular alınmış, yüzler gülüyor maşallah. Bazen
düşünüyorum da; denizlerde olmak çok güzel, çok keyifli. Ama şu kayıkta yalnız
olsam ne anlamı olurdu ki! Çok şükür eşten yana şanslıyım ben!
Kahve, sohbet derken varıp saat 12:00’de demirimizi funda
ediyoruz yazlık sitelerin kıyısına. (40.637605°, 26.667223°) Günay abi de
gelmiş, sahilde bizi bekliyor. Çok bekletmeyelim diye hızlıca hazırlanıp botla
yanaşıyoruz sitelere ait, tatilciler denize kolay girebilsin diye yapılmış üç
iskeleden birine. Günay abilerin yazlığı Melodikent sitesinde, sahile bir
kilometre, arabayla iki dakika. Eve varınca hoşbeşten sonra uzun süredir
denizlerde mahrum olduğumuz bol suyla bol köpüklü, sıcak banyo keyfi yapıyoruz.
Denizde imkânlar kısıtlı. Ama
denizde olmak insana imkânların
değerini, kaynakları doğru kullanmayı, israfın önüne geçmeyi, doğaya saygıyı,
problem çözmeyi, analitik düşünmeyi ve daha birçok şeyi öğretiyor.
İkindi gibi Günay abi ve siteden bir komşusu ile birlikte,
akşama mangala atacağımız (!) balıkları tutmak üzere Sanda’yla balığa
çıkıyoruz. Bizim bu konuda ne kadar bahtsız, ne kadar acemi olduğumuzu söyledik
defalarca ama tabiri caizse “siz bize oynayın…” diyorlar. Hedef adası civarında
oltaları Sanda’nın kıçından sallandırıyorlar. Bir deneme, iki deneme… Acaba
biraz daha şu tarafa mı gitsek? Orada birkaç deneme… Allah, Allah neden olmuyor
ki! Derken ilk balık vuruyor. Heyecanla çekiyoruz, ama o da ne, trakonya imiş maalesef.
Çarpılmamak için dikkatlice çıkartıp salıyoruz denize. Biraz bu tarafa mı
sürüklendik, nedir? Aksi yönde yol veriyoruz makineye. Hah işte tam burasıydı
hep tuttuğumuz yer… Birkaç deneme daha. Ama bir iki tane daha trankonyadan
başka balık vurmuyor oltalara. Olmuyor, olmuyor! Elimiz boş dönüyoruz, çaresiz…
Yine aynı yere, ama bu sefer daha bir özenle demirliyoruz
Sanda’yı. Hava çok esmiyor ama yine de itinayla döşüyoruz zinciri. Dalıp
çıpanın durumunu da kontrol ediyoruz mutat olduğu üzere. Gece sorun olmasın da!
Eve dönüyoruz ama akşam yemeğinde balık olamayınca mangalla
uğraşmak da gelmiyor içimizden. “Olsun” deyip balkona kuruyoruz soframızı mis
gibi. Denize nazır yemek, çay, muhabbet… Günay abi bize iyi bakıyor. Hele ertesi
sabah kurduğu kahvaltı sofrasında bir kuş sütü eksik. Kahvaltı keyfinden sonra “Yedi kaçtı gibi olmasın ama yolumuz uzun”
deyip müsaade istiyoruz. Ama gitmeden önce bahçedeki salıncağın da hakkını
veriyoruz…
Sanda bıraktığımız yerde sakince bizi bekliyor. Demiri
toplayana kadar saat 11:20 olmuş bile. Çanakkale 60 deniz mili. Hava kararmadan
varamayacağımıza göre araya bir durak daha koymalı. Geceyi Gökçeada’da mı
geçirsek, ana kara sahilinde mi? Neyse, biraz yol alalım da duruma göre
bakacağız artık…
Hava sıfır, deniz sütliman. Makine seyrindeyiz. Çarşaf gibi
dümdüz Saros körfezini, dümen suyumuzda bir fermuar gibi açarak yol alıyoruz. Koca
körfezde Sanda’dan başka yelkenli yok. Sakin sakin seyrederken yolun yarısında
bir yunus sürüsü karşılıyor bizi. Pruvamızda Sanda’yla vals yapmaya başlıyorlar
adeta. Denizin yüzeyi o kadar pürüzsüz olunca yunusların her hareketi cam gibi
görünüyor. Çok güzel yaratıklar şu yunuslar. Sadece yanı başınızda belirmekle bile
insanı öyle mutlu ediyorlar ki! Hayranlıkla izliyoruz bizim için yaptıkları
gösteriyi.
Büyükkemikli burnunu bordalayınca mürettebatta açlık emâreleri görülmeye başlanıyor. Bugünlük
yeter deyip Anafartalar limanında mı demirlesek? Ama yarın mesâi bitmeden Çanakkale’den giriş
işlemlerini tamamlayabilmek için mümkün olduğunca erken bir saatte orda olmalı.
Biraz daha yol alsak iyi olacak gibi. Hem hava da oldukça sakin. Haritaya göre, Gökçeada’ya gidip
yolu uzatmadan Kabatepe’den güneyde demirlenebilecek yerler mevcut.
Bir mil, bir mil daha derken 38 deniz mili yol aldıktan sonra saat
19:05’te, haritadan bakıp seçtiğimiz Çam koyunda 5 metreye demirliyoruz. (40.181141°,
26.258774°) Aslında buraya koy denmez ama haritaların yalancısıyız.
www.youtube.com Sanda'nın Seyir Defteri #014 Saros'ta yunuslarla dans