(Sayfa: 23) Alexandroupoli


18 Ağustos 2017, Cuma

Ne gırgır teknesiymiş arkadaş, sabaha kadar dur durak bilmeden çalıştı. Öyle olunca benim payıma da sabaha kadar yatakta dönüp durmak düştü! Uyku, muyku hak getire… Oysa Sare ne güzel uyuyor. Bugün Yunan’dan çıkış yapmak için son günümüz. En yakın çıkış limanı Alexandroupoli 21 deniz mili. Bir an önce yola revan olmalı deyip 06:15’te çözüyorum palamarı Ag. Charalampos balıkçı barınağından. Zaten bu liman malum gırgırla Sanda’ya dar gelmişti. Alsın, tepe tepe kullansın…

Liman ağzından çıkar çıkmaz rapalayı denize bırakıyorum. Gırgır fazla mesai yaptığına göre burada balık bol olmalı. Belki de şeytanın bacağını kıracağımız gün bugündür, kim bilir! Henüz bir iki mil yol almışken bir cırlama ile irkiliyorum. Daha önce duyduğum seslere benzemeyen bir ses bu. Ne oluyor diye etrafa bakarken o da ne?! Aman Allah’ım bu gerçekten de oltanın kaloma sesi! Bir balık vurdu galiba sonunda! Şaşkınım! Sevinçten çığlık atasım var ama kamarada uyuyan ikinci kaptanı uyandırmayayım diye içimden atıyorum yıllardır atmayı beklediğim sevinç çığlıklarını. Allah’ım! Sonunda biz de bir balık yakaladık galiba!

Ben sessizce sevinirken kalomanın cırlama sesine Sare koşup geliyor. Heyecanla soruyor “Balık mı vurdu?”  İkimiz de şaşkın, ikimiz de mutlu… Makineyi boşa atıp oltayı toplamaya koyuluyorum. Hiç de kolay olmuyor oltayı toplamak. Büyük bir balığa benziyor. Epeyce uğraştırıyor ama olsun varsın. İlk balığımız bu ne de olsa. Kurtulup kaçmadan kayığa alabilsek bari. Yoğun çabalarım sonucunda toplamayı başarıyorum başarmasına ama sonu hüsran, sonu hayal kırıklığı, sonu buruk acı! Bizim rapalaya vuran balık değil bir martıymış meğer. Çekene kadar da telef olmuş maalesef. İçim acıyor resmen! Özür dilerim martıcık!

Güneş yükselmeye başlayınca mutedil bir rüzgâr eşlik etmeye başlıyor bize. Fırsat bu fırsat yelkenleri fora ediyoruz. Makineyi de susturunca seyir keyfe dönüveriyor bir anda. Sanda kuğu gibi süzülmeye başlıyor engin maviliklerde…  

Birkaç saate Alexandroupoli beliriyor pruvamızda. Liman ağzından giriyoruz. Mendirek içinde gidiyoruz, gidiyoruz ama varamıyoruz bir türlü. Bir mil uzunluğunda mendirek mi olur! Sonunda varınca eski barınağın hemen dışındaki rıhtıma saat 10:40’ta aborda oluyoruz. (40.843255°, 25.879443°) Rıhtım epeyce yüksek olunca kayıktan rıhtıma atlamak yerine zıplamak zorunda kalıyoruz.  

Öğle paydosu olmadan çıkış işlemlerimize başlamak için vakit kaybetmeden “Port Authority” binasına gidiyoruz. Burda Liman, Gümrük ve Polis aynı yerde değiller. Ama araları yürüme mesafesi. İşler Myrina’daki kadar hızlı olmuyor ama sıkıntı da vermiyor. Sadece limana bağlama ücreti olarak 4,5 Euro ödüyoruz başka bir ücret yok. Öğleden sonra tüm işlemleri hallediyoruz. Artık resmen Yunan’dan çıkmış durumdayız. 

Önce çıkış yapalım filan derken kumanya ikmaliyle ilgilenemedik. Çıkış işlemlerimizi resmen tamamlayan memura, çekinerek market alış verişi yapabilir miyiz diye soruyoruz. “Tabii, ne isterseniz alın ama gece yarısından önce Alexandroupoli’den ayrılmalısınız” diyor. Biz sadece market için sormuştuk, bu kadar müsaade edecekleri aklımıza bile gelmemişti doğrusu. Türkiye’de olsa çıkış işlemlerinden sonra limanın kapısından dışarı salmazlar! Madem öyle şehri bir gezelim diyerek atıyoruz kendimizi Alexandroupoli sokaklarına.

Akşam olmadan memlekete varmamız gerektiğinden çok fazla gezemiyoruz tabii. Alışverişimizi yapıp biraz da turladıktan sonra sahilde bir restoranda bir şeyler yiyoruz. Sonra limana dönüp halatları Yunan’dan son kez çözüp Saros körfezine doğru dümen tutuyoruz.  

Ama bu sefer makine seyriyle değil mis gibi yelken yaparak. Biz işlemleri yaparken üzerine koyan rüzgârın koynunda memlekete doğru süzülüyoruz keyifle… 

   
www.youtube.com Sanda'nın Seyir Defteri #013 Alexandroupoli 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder