(Sayfa:24) Saros Körfezi


19 Ağustos 2017, Cumartesi


Sabah ezanına uyanıyorum. Özlemişim! Yunan sularında yirmi günün ardından memlekete hoş geldik!  Dün akşam, Alexandroupoli’den çıkış yapıp 21 deniz mili seyrin ardından Sultaniçe balıkçı barınağının ortasına demirlediğimizde hava kararmak üzereydi. (40.592765°, 26.124393°) Sabaha memlekette uyanmak iyi hissettiriyor. 


“Yolumuz uzun” deyip gün doğmadan demiri topluyorum. Buradan güneye, Çanakkale’ye dümen tutmalıyız aslında ama denizlerde olmanın verdiği heyecanı bizimle paylaşan, bizi ısrarla yazlığına davet eden aile dostumuz Günay abinin davetine icabet etmemek olmaz deyip Saros körfezinin en doğusuna kırıyoruz dümeni. Mesafe 25 deniz mili.


Sakin bir makine seyrinde kitabıma dalmışken ikinci kaptan mahmur gözlerle çıkageliyor. Uykular alınmış, yüzler gülüyor maşallah. Bazen düşünüyorum da; denizlerde olmak çok güzel, çok keyifli. Ama şu kayıkta yalnız olsam ne anlamı olurdu ki! Çok şükür eşten yana şanslıyım ben!


Kahve, sohbet derken varıp saat 12:00’de demirimizi funda ediyoruz yazlık sitelerin kıyısına. (40.637605°, 26.667223°) Günay abi de gelmiş, sahilde bizi bekliyor. Çok bekletmeyelim diye hızlıca hazırlanıp botla yanaşıyoruz sitelere ait, tatilciler denize kolay girebilsin diye yapılmış üç iskeleden birine. Günay abilerin yazlığı Melodikent sitesinde, sahile bir kilometre, arabayla iki dakika. Eve varınca hoşbeşten sonra uzun süredir denizlerde mahrum olduğumuz bol suyla bol köpüklü, sıcak banyo keyfi yapıyoruz. Denizde imkânlar kısıtlı. Ama denizde olmak insana imkânların değerini, kaynakları doğru kullanmayı, israfın önüne geçmeyi, doğaya saygıyı, problem çözmeyi, analitik düşünmeyi ve daha birçok şeyi öğretiyor.


İkindi gibi Günay abi ve siteden bir komşusu ile birlikte, akşama mangala atacağımız (!) balıkları tutmak üzere Sanda’yla balığa çıkıyoruz. Bizim bu konuda ne kadar bahtsız, ne kadar acemi olduğumuzu söyledik defalarca ama tabiri caizse “siz bize oynayın…” diyorlar. Hedef adası civarında oltaları Sanda’nın kıçından sallandırıyorlar. Bir deneme, iki deneme… Acaba biraz daha şu tarafa mı gitsek? Orada birkaç deneme… Allah, Allah neden olmuyor ki! Derken ilk balık vuruyor. Heyecanla çekiyoruz, ama o da ne, trakonya imiş maalesef. Çarpılmamak için dikkatlice çıkartıp salıyoruz denize. Biraz bu tarafa mı sürüklendik, nedir? Aksi yönde yol veriyoruz makineye. Hah işte tam burasıydı hep tuttuğumuz yer… Birkaç deneme daha. Ama bir iki tane daha trankonyadan başka balık vurmuyor oltalara. Olmuyor, olmuyor!  Elimiz boş dönüyoruz, çaresiz…


Yine aynı yere, ama bu sefer daha bir özenle demirliyoruz Sanda’yı. Hava çok esmiyor ama yine de itinayla döşüyoruz zinciri. Dalıp çıpanın durumunu da kontrol ediyoruz mutat olduğu üzere. Gece sorun olmasın da!


Eve dönüyoruz ama akşam yemeğinde balık olamayınca mangalla uğraşmak da gelmiyor içimizden. “Olsun” deyip balkona kuruyoruz soframızı mis gibi. Denize nazır yemek, çay, muhabbet… Günay abi bize iyi bakıyor. Hele ertesi sabah kurduğu kahvaltı sofrasında bir kuş sütü eksik. Kahvaltı keyfinden sonra  “Yedi kaçtı gibi olmasın ama yolumuz uzun” deyip müsaade istiyoruz. Ama gitmeden önce bahçedeki salıncağın da hakkını veriyoruz…


Sanda bıraktığımız yerde sakince bizi bekliyor. Demiri toplayana kadar saat 11:20 olmuş bile. Çanakkale 60 deniz mili. Hava kararmadan varamayacağımıza göre araya bir durak daha koymalı. Geceyi Gökçeada’da mı geçirsek, ana kara sahilinde mi? Neyse, biraz yol alalım da duruma göre bakacağız artık…


Hava sıfır, deniz sütliman. Makine seyrindeyiz. Çarşaf gibi dümdüz Saros körfezini, dümen suyumuzda bir fermuar gibi açarak yol alıyoruz. Koca körfezde Sanda’dan başka yelkenli yok. Sakin sakin seyrederken yolun yarısında bir yunus sürüsü karşılıyor bizi. Pruvamızda Sanda’yla vals yapmaya başlıyorlar adeta. Denizin yüzeyi o kadar pürüzsüz olunca yunusların her hareketi cam gibi görünüyor. Çok güzel yaratıklar şu yunuslar. Sadece yanı başınızda belirmekle bile insanı öyle mutlu ediyorlar ki! Hayranlıkla izliyoruz bizim için yaptıkları gösteriyi.


Büyükkemikli burnunu bordalayınca mürettebatta açlık emâreleri görülmeye başlanıyor. Bugünlük yeter deyip Anafartalar limanında mı demirlesek? Ama yarın mesâi bitmeden Çanakkale’den giriş işlemlerini tamamlayabilmek için mümkün olduğunca erken bir saatte orda olmalı. Biraz daha yol alsak iyi olacak gibi. Hem hava da oldukça sakin. Haritaya göre, Gökçeada’ya gidip yolu uzatmadan Kabatepe’den güneyde demirlenebilecek yerler mevcut.


Bir mil, bir mil daha derken 38 deniz mili yol aldıktan sonra saat 19:05’te, haritadan bakıp seçtiğimiz Çam koyunda 5 metreye demirliyoruz. (40.181141°, 26.258774°) Aslında buraya koy denmez ama haritaların yalancısıyız.

        Bu gece erken yatmalı. Yarın bürokrasiyle imtihanımız var!      


 www.youtube.com Sanda'nın Seyir Defteri #014 Saros'ta yunuslarla dans








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder