30 Temmuz 2017,
Pazar
Artık
ciddi ciddi gidiyoruz Yunan’a. Etap uzun; 56 deniz mili. Erkenden çıkmak lazım.
Biricik mürettebatım uykudayken, 05:30’da topluyorum demiri sakin bir gece
geçirdiğimiz koydan. (39.821363°, 26.075983°) İstikamet, Yunanistan’a resmi giriş
yapabileceğimiz en yakın liman olan Lemnos adası, Myrina limanı.
Bozcaada’nın en güney ucunu
sancaktan bordaladığımda, Mermer burnu’nun hemen arkasında, kıyıya çok yakın
bir direk dikkatimi çekiyor. Dürbünü alıp bakıyorum; bir yelkenli bu. Batmış!
Sadece direği ile cenova sarılı baş ıstıralyası su üstünde. Görünüşe göre çok
olmamış batalı. Yazık olmuş! İçim acıyor…
Bozcaada’nın saçak altından çıkınca
biraz esmeye başlıyor. Değer mi acaba falan derken basıyorum yelkenleri. Ama
çok ta baymamak lazım kayığı, biricik mürettebatımı uyandırmamalı.
Birkaç saat daha geçip hatun
uyanınca tam arma basıyorum yelkenleri bu defa. Hazır, hava da biraz daha
koymuş üstüne. Makineyi de stop edip varıyoruz yelken seyrinin keyfine. İyi de
bir rüzgar yakalamışız, sancak kontra geniş apazdan, mis gibi. Yelkenin tadı da
bir başka oluyor canııım!
Myrina’ya kadar bir daha motor
çalıştırmadık. Varmaya yakın yunuslar karşıladı bizi, epeyce kalabalık bir
karşılama komitesi ile, uzun uzun eşlik ettiler bize. Ne güzel yaratıklar şu
yunuslar. Sadece görmek bile öyle mutlu ediyor ki insanı!
Limana varınca yer bakıyoruz
bağlanmak için, son bir-iki yer kalmış. Hemen kıçtan kara bağlanıyoruz. (39.874249°,
25.057987°) Saat 16:20 olmuş. Günlerden de pazar. Hemen karşımızda, tepesinde
Yunan bayrağı ile “Port Authority” binası duruyor. Acaba hemen mi gitsek yoksa
yarın sabah erkenden mi? Vizelerimiz de sadece 20’şer günlük. Şimdi gidersek bu
gün de düşecek 20 günlük süreden.
Kararsız da olsak giriyoruz kapıdan
içeri. Üst kattaki kapalı kapı üstündeki notta “Eğer 15:30’dan sonra
gelmişseniz zili çalın” yazıyor. Çalıyoruz biz de. Sadece nöbetçi kalmış iki
genç memur var içerde. Neticede pazar akşamı, daha kaç kişi olacaktı ki? “Buyrun”
diyor biri.
- Biz giriş işlemleri için gelmiştik.
- Nerden geliyorsunuz?
- Türkiye’den.
- Evraklarınızı alabilir miyim?
- Buyrun.
Çekmeceden bir transit log çıkartıyor
memur. Ne güzel diye iç çekiyorum o anda, Çanakkale’de asla bulunmayan evrak
burada memurun çekmecesinde hazır, üstelik ücretsiz! Memur hemen başlıyor
evrakları doldurmaya, yazmaya çizmeye. Biraz çekinerek de olsa soruyorum;
- Şimdi siz bu evrakları dolduruyorsunuz ya!
- Evet…
- İşlemleri tamamlayınca bizim girişimiz
bugün tarihli mi olacak?
- Evet!
- Ama bizim vizelerimiz çok kısa, sadece 20’şer
günlük. Çok ta yer görmek istiyorduk. Bügün Pazar, saat de akşam olmuş artık.
Acaba giriş tarihimizi yarın sabahtan itibaren başlatsanız olmaz mı?
- Ama bugün gelmişsiniz, burası Yunanistan.
- Evet geldik de, birkaç saat için bir koca günümüz
yanmasa ne iyi olurdu.
İki memur bir süre aralarında Yunaca
konuşuyorlar. Sonra yazıp çizme işini yapan memur evraklarımızı bize uzatıyor;
“Alın bunları gidin. Soran olursa saat gece yarısından sonra geldiniz bu
limana. Beni de asla görmediniz.” diyor. Sonra arkadaşını gösterip gülerek ekliyor “…
onu gördünüz, beni değil!.”
Sabah erkenden gelmek üzere gülerek
ayrılıyoruz Port Authority’den.
Önce üstümüzü
değiştiriyoruz, sonra da ilk kez kayığımızla gelip ayak bastığımız bu yabancı
memleketi keşfetmek için atıyoruz kendimizi Myrina sokaklarına. www.youtube.com Sanda'nın Seyir Defteri #003 Limnos, Bizi yunuslar karşıladı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder